Kadınların Özel Hallerinde İbadeti

Kadınların Özel Hallerinde İbadeti
Kadınların özel hallerinde, namaz ve oruç gibi dini yükümlülüklerden muaf tutulmaları onların temiz olmamaları sebebiyle değil, psikolojik ve fizyolojik yüklerini hafifletme düşüncesiyledir. Ancak kadınlar, bu gibi durumlarda, Kur’an okuyabilecekleri gibi mescitlere de girebilirler. Çoğunluk bilginler karşı olmakla birlikte, bazı bilginlerce tavaf yapabilecekleri de ifade edilmiştir.” görüşleri kabullenmek kesinlikle mümkün değildir. Bu maddedeki kabulü mümkün olamayan hükümler: a. Özel hallerde (hayız-loğusa) bulunan bir kadın İslamiyet’te beden itibariyle pis sayılmamış, günlük hayattan özel ve sosyal ilişkilerden uzak tutulmamıştır. Ancak kadınların bu özel hali bir cünüplük gibi, hades (bazı ibadetlerin yapılmasına dinen mani olan ve hükmen kirlilik sayılan bir hal) kabul edilmiştir. Hayızla ilgili Bakara sûresi: 222
“…Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit…” Ayet-i Kerimesi bunu açıkça ifade etmektedir. Kadınların özel hallerinde ki bu “hades” durumunu kabul etmeyenler ayet-i kerimedeki ilgili kısmı (Taharet kelimelerini) ne ile izah edeceklerdir? Çünkü ayet-i kerime açık bir şekilde temiz olmamaktan ve temizlenmekten bahsetmektedir. Âdet veya ve ya loğusalık halinde kadınlar hem fiilen hem hükmen temiz değillerdir. Bu onların şahısları ile alâkalı olmayıp, içerisinde bulundukları hâl ile alâkalı bir hükümdür. Cünüp olan erkek de aynı durumdadır. Özel halinde olan bir kadının bedeni, teri, yediğinin artığı temizdir. Onun yemek pişirmesi hamur yoğurması ve benzeri işleri de mekruh değildir.
Ellerini sıvı v.b. herhangi bir şeye batırması da aynı şekilde mekruh değildir. Dört mezhep fıkıh alimleri, özel halinde olan bir kadınla mutat olduğu üzere, beraberce yemek yemeği, içmeyi, oturup kalkmayı ve yatmayı ittifakla caiz kabul etmişlerdir. Çünkü ayet-i kerimede geçen: “Onlara yaklaşmayın…” dan maksat cinsel ilişkide bulunmamaktır. Hz. Aişe (R.Anha)’nın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Ben hayız halinde iken bir şey içer; sonra onu Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’e verirdim. O da ağzını benim ağzımın değdiği yere koyarak içerdi. Ben hayızlı iken kemiğin etini ısırır sonra onu Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’e verirdim. O da ağzını benim ağzımın değdiği yere koyar (ak ısırır)dı.
Ebû Hureyre (R.A) şöyle demiştir: Bir defa Resûlullah (S.A.V) mescitte iken: الثوبناولينيعائشةیا-Ya Aişe! Bana elbiseyi uzat, buyurdu. Hz.Aişe (R.Anha): -“Ben hayızlıyım” dedi. Bunun üzerine: یدكفيليستحيضتكإن-“Şüphesiz ki, senin elinde hayız yoktur,” buyurdular. Hz.Aişe (R.Anha)’da elbiseyi kendilerine verdi.3 Hz. Aişe (R.Anha) şöyle demiştir: -Ben hayızlı iken Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz kucağıma yaslanır da Kur’an-ı Kerim okurdu.Bütün bu sahih hadis-i şerifler: Hayızlı kadının bedeninin, artığının ve terinin temiz olduğuna açık birer delildir. Pis olan ondan gelen kandır. Bu sebeple meydana gelen ve hades denilen özel bir durumdur. b. Özel hallerde (hayız-loğusa) bulunan kadınların namaz kılmasının ve oruç tutmasının caiz ve sahih olmadığı hususunda fıkıh alimleri icma (görüş birliği) etmişlerdir. Özel hal süresince terk edilen namazların kaza edilmesinin gerekmediği oruçların ise temizlendikten sonra tutulacağı hususunda da icma vardır. Bu konuda şu sahih hadis-i şerifler bulunmaktadır.
Hz. Aişe (R.anha) dan şöyle dediği rivayet edilmiştir. Ebû Hubeyş kızıFatıma Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’in yanına geldi ve: – Ya Rasûlellah! Ben devamlı kanamaya maruz kalan kadınım, temiz olamıyorum, namazı terk edeyim mi? diye sordu. Rasûlullah (S.A.V): بحيضوليسعرقذلكإنمالاوإذاالصلاةفدعيحيضتكأقبلتفإذاصليثمالدمعنكفاغسليأدبرت- Hayır. Bu, hayız değildir. Bir damar (dan gelen bir kan)dır. Senin asıl hayzının başlama zamanı geldiği vakit namazı bırak. Hayzının kesilme zamanı gelince kendinden kanı yıka (yani yıkan), sonra namaz kıl,buyurdu.
“Hayızlı kadın ve cünüp kimse Kur’an’dan hiç bir şey okumasın”.
Tirmizi, bu hadis-i şerifi rivayet ettikten sonra şu açıklamalara yer vermektedir: “Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz’in ashabından, tabiinden ve daha sonra gelen ilim adamlarının çoğunun görüşü budur. Süfyan-ı Sevri, İbnü’l-Mübarek, İmam Şafii, İmam Ahmed b. Hanbel ve İshak: Hayızlı kadın ve cünüp kimse Kur’an-ı Kerim’den hiçbir şey okuyamaz. Ancak bir ayet-i kerimenin az bir kısmını veya bir harfi ve benzerini okuyabilirler, demişlerdir.