Şevval Orucu Nasıl Tutulur?

Ramazan bayramı biter bitmez hemen altı günlük Şevvâl oruçlarının müstehab kılınması, bir yandan vücudu aşama kademe normal düzenine alıştırmaya vesîle olurken, asıl olarak Ramazan’daki oruç rûhâniyetini nâfilelerle devam ettirmenin bir telkinidir. (1)
ŞEVVAL ORUCU’NUN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİSİ ŞERİF
Ramazan’dan sonra şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehaptır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün ilave ederse, sanki senenin bütününde oruç tutmuş gibi olur” (Müslim, Sıyam, 204; Tirmizi, Savm, 53; Ebu Davud, Savm, 58-59) buyurmuştur.
ŞEVVAL ORUCU NASIL TUTULUR?
Bu oruç arka arkaya tutulabileceği gibi ara verilerek de tutulabilir (İbn Abidin, Reddu’l-muhtar, Riyad, 2003; III, 421). Şevval ayında boşuna olarak tutulan oruç, Ramazan’da tutulmayan oruçların yerine geçmez; kısaca Ramazan’da tutulmayan oruçların ayrıca kaza edilmesi farzdır. Bir oruçta hem kaza hem de boşuna yerine niyet edilmesi geçerli olmadığından Şevval ayında tutulan oruçta da bunlardan yalnız birine niyetlenmek gerekir. Şevval ayında oruç tutulurken, Ramazan’da tutulamayan oruçların kazasına niyet edilirse bu oruçlar kaza orucu olur. (2)
Üç aylar manevî ticaret bakımından çok bereketli, kazançlı ve sevaplı bir mevsimdir. Bu mevsimde yapacağımız mânevi” çalışmalar, iç âlemimizde apayrı ufuklar açar. Ancak, bu aylarda kazanılan ruh disiplinini daha sonra da devam ettirmek gerekir. Çünkü bir sonraki üç aylara ulaşabileceğimiz konusunda elimizde bir senet yoktur.
Her sene uğrayıp manevî yaşamımızı nurlarla ışıklandıran üç ayları gerilerde bırakırken, Onun bizlere yaşattığı sonsuz hazları hiç bir vakit unutamayız. Kadir Gecesinde ışıltılı yanan caddelerde akan nur selini nasıl anımsarımızdan çıkarabiliriz?
İftar sofralarının feyzi sene boyunca burnumuzda tütmez mi? Sahurların bereketini unutabilir miyiz? O kudsî anıları kuşkusuz unutamayız. Özler, arar ve bekleriz.
Ama tabiî ki kuru bekleyiş ve özleyişle yetinmeyiz. Üç aylarda ve özellikle Ramazan’da kazandığımız manevî disiplini sene boyunca da devam ettirmeye çalışırız.
Yine namaz kılarız, vakit zaman oruç tutarız, başkalarına yardım ederiz. Malımızla, canımızla ve dilimizle Allah yolunda cihada koşarız. Nefsani his ve arzularımıza kulak vermeyiz. Huzur verici anılarını içimizde yaşattığımız mübarek üç aylarda kazandığımız manevî havayı devam ettirmeye çalışırız.
Hayat sermayesinin durmaksızın elden çıktığını unutmayıp bir kez daha gelecek nur ve huzur mevsimine ulaşıp ulaşamayacağımız ümit ve endişesini her vakit canlı tutarak âhiret hazırlığına aynı şekilde devam ederiz.
Böylece, gelecek senenin o mübarek mevsimlerine gene aynı ruhla ve temiz insafla erişmeyi umarız. Bu ruh içerisinde yaşamımız sürekli bir gelişmeye ve ilerlemeye sahne olur. Allah’ın rızasına erişme yolunda dâima ileri gideriz ve bu ilerleme, inşallah son nefese kadar devam eder.
Şevval Orucu
Ramazan-ı Şerif’ten sonraki Şevval ayında oruç tutmak öteden beri sevimli bir adet olarak gelmiştir.
Bir ay boyunca oruca alışmış olan insanlar, şevval ayında da altı gün oruç tutmaya büyük bir ilgi göstermiş, ayrıca teravih gibi sıcak bir ilgi ile şevval ayı orucunu sürdüre gelmişlerdir… Elbette bu sıcak ilgi nedensiz deyildir. Nitekim Efendimiz (sas) Hazretleri, şevval ayı orucunun bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba vesile olacağını duyurmuş, bu yüzden de bir ay Ramazan orucu tutanlar, şevvalde altı gün oruç tutmakla tüm seneyi oruçlu geçirmiş olma sevabını kaçırmak istememişlerdir. Bu konudaki hadisi ve yorumunu şu şekilde ifade edebiliriz:
“Kim oruçla geçirdiği Ramazan ayından sonraki Şevvâl ayında altı gün oruç tutarsa, tüm seneyi oruçla geçirmiş gibi olur!.“(Riyazü’s-Salihin, C.2,S.510,2.)
Demek ki, bir aylık Ramazan orucundan sonra Şevvâl’de de altı gün oruç tutarak orucunu otuz altıya çıkaran kimse, tüm seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevap almaktadır.
limlerimiz, tüm seneyi oruçla geçirmiş gibi sevap almanın izahını şu şekilde yapmaktalar:
Ramazan boyunca oruç tutan insan her orucuna on sevap almışsa yekûnu üç yüz eder. Şevvâl ayında tuttuğu altı orucuna da onardan altmış sevap alınca, eder üç yüz altmış. Yani bir sene.. Dolayısı ile hadîsin işaret ettiği sırra nâil olur. Bütün yılı oruçla geçirmiş gibi mânevî kazanç elde edebilir.
Aslında bu gibi mânevî konularda esas olan, o işi ihlasla yapmak, büyük bir gönül arzusuyla talip olmak mühimdir. Bâzen öyle oruçlar olur ki, tutanın gönlünde beslediği derin ve sâfî ihlas yüzünden 360 gün deyil, belki 360 yıllık nâfile oruç sevabını alabilir.. İhlas ile kim ne isterse Rabbimiz onu verebilir. Bu bir niyet ve yorum meselesidir.
Tıpkı yolun kenarına uzaklardan bir taşı yuvarlayarak zor bela getirip yerleştiren adamla, bu taşı ordan aynı güçlükle uzaklaştıran bir başka adamın niyeti ve yorumu gibi.
Biri düşünmüş ki:
– Bu çölün ortasında yaşlı bir adam yolda giderken bineğine binmek istese, üstüne çıkıp da hayvana binebileceği yüksek bir yer yoktur. Öyleyse şu taşı yuvarlayıp yolun kenarına getireyim de, yolda gitmekte olan yaşlı ve çocuklar hayvanlarına binmek istediklerinde taşın üstüne çıkıp bineklerinin üstüne kolayca atlasınlar, sevabı da bana olsun. Adamın bu hâlis niyetine bakan Rabbimiz ondan ikna olmuş, istediği sevabı ihsan eylemiş.
Böyle güzel niyetle getirilen taşı ordan öfkeyle yuvarlayıp uzaklaştıran adam ise şu şekilde düşünmüş:
– Bu taşı buraya getiren kimse ne kadar da yanlış bir iş yapmış. Hiç düşünmemiş ki, gözleri görmeyenler, karanlıkta fark edemeyenler taşa takılıp yere düşerler. Şu taşı buradan uzaklaştırayım da kimse takılıp yere düşmesin, sevabı da bana olsun.
İşte bu adam da taşı buradan uzaklaştırdığından dolayı Allah rızasını kazanmış, umut ettiği sevaba nail olmuş. Her ikisinde de niyet hâlis, yorum makul…
Biz de sâfi bir niyetle altı gün orucumuzu tutarsak, belki Rabbimiz bu niyetimize, bu bağlılığımıza tüm seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevaplar ihsan edebilir, hatâlarımızı affedebilir.. Rabbimizin hudutsuz rahmetine kimse sınır çizemez. Kimse kendi pintiliğini O’ na da şâmil kılamaz.
Bu orucun arka arkaya olması şart deyildir. şevvâl ayı içerisinde olması yeterlidir.
Bir de Ramazan içerisinde tutulamayan oruçlar varsa, önce o borç olanı tutmak da uygun ve meşru olur. Bir an önce borçtan kurtulmayı düşünmek kuşkusuz çok yerindedir. Ancak borcu sonra da tutabilirim diye de düşünebilir.. Bu bir tercih meselesidir. Her ikisi de caizdir.
Bir diğer husus da, Şevval ayında iki bayram arası nikah yapılmaz iddiası vardır ki, artık bu batıl iddia tesirini kaybetmektedir. Çünkü Aişe validemizin nikahı Şevvalde olmuş, kısaca iki bayram arasında yapılmış, ne uğursuzluk, ne de bir başka dinî yasak bahis konusu olmuştur. Bu yanlış yorum şurdan da beslenmiş olabilir. eğer bayram cuma gününe rastlarsa, bayram namazıyla cuma namazı arası iki bayram namazı arasıdır. Böylesine dar bir vakte nikahı sıkıştırmayın, iki bayram namazının dışında yapın nikahınızı, tavsiyesini, Ramazan ve Kurban Bayramı arası gibi geniş zamana yayanlar, bu şekilde bir yanlış anlamaya neden olmuşlardır, diye de düşünülebilir.