Tövbe (Tevbe) Hakkında Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in Öğütleri

TÜM BUNLARDAN YOLA ÇIKARAK TEVBE (TÖVBE) HAKKINDA (YAZIMIZIN ÖZETİ )
NASIL EDİLİR?
-Yapılan günahtan pişman olarak yapılmalıdır.
-Dil ucuyla değil, samimi ve kalpten gelerek yapılmalıdır. Namaz kılınmalı ve yapılan günah terkedilmelidir.
NE ZAMAN YAPILMALIDIR?
-Seher vakti Tevbe(Tövbe) ve istiğfar için çok kıymeti bir vakittir.
AFFEDİLMEYEN TEVBE (TÖVBE) VARMIDIR?
-Başkalarının haklarına tecavüz ( yani kul hakkı varsa ) bunun affı hak sahibinde yani hakkı tecavüze uğrayan kuladadır. Helallik almak gerekmektedir.
TEVBE (TÖVBE)’NİN KABUL EDİLMEYECEĞİ VAKİTLER HANGİ ZAMANLARDIR?
– Kişinin ölümünün gelip çattığı, canın boğaza geldiği andır.
-Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in bildirdiğine göre; güneşin batıdan doğup yani dünyanın sonunun geldiği kıyamet günü iyice yaklaştığında, “Tevbe kapısı” artık tamamen kapanmış olur.
Tevbe (Tövbe) ve İstiğfar
Tevbe hem bir ibadettir hem de kaybedilmiş değerleri yeniden kazanma vasıtasıdır. Dini inanç ve yaşayışı yeniden ihya etmenin ve Allah (c.c) ile bozulan ilişkileri onarmanın yoludur.İnsan, zaafları ile ve çevresel etkilerle, bilerek veya bilmeyerek zaman zaman günaha sürüklenir. Yüce Allah (c.c)’ın kullarına lütfettiği “Tevbe-İstiğfar”, bu durumdan kurtulmak için “rahmet kapısı” dır.
Tevbe’nin özünde pişmanlık vardır. Hakiki bir Tevbe için nefsin kendisi ile hesaplaşması, mücadele etmesi gerekir.
Tevbe, “işlenen günahtan pişmanlık duyarak bir daha o günaha dönmemektir.”
Ardından istiğfar etmek, yani, Allah (c.c )’tan affetmesini istemek gelmelidir ki, Tevbe tamamlanmış olsun. O halde bu tanıma istiğfar da eklenip;
Tevbe-İstiğfar; “kulun, işlediği günahtan pişmanlık duyarak bir daha o günaha dönmemesi ve Allah (c.c)’tan kendisini affetmesini istemesidir” diyebiliriz. Zaten Tevbe, genellikle istiğfar ile birlikte telaffuz edilerek adeta onunla özdeşleşmiştir.
Yegâne rehberimiz Peygamber Efendimiz (s.a.v), tevbenin âdâbını öğretmek maksadıyla şöyle buyurmuştur:
“ Bir kimse bir günah işler de ardından güzelce abdest alır sonra kalkıp iki rekât namaz kılar ve Allah (c.c)’tan bağışlanma dilerse, Allah (c.c) onu mutlaka bağışlar”
Sonra da, söylediğini teyit etmek maksadıyla şu âyeti okumuştur:
“ Ve onlar ki çirkin bir iş yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen bağışlanma dilerler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki!” [ Âl-i İmrân, 3/135]
Böylece Peygamber Efendimiz (s.a.v) tevbenin dil ucuyla yapılan bir eylem değil bilinçli bir eylem olduğunu anlatır. Bununla birlikte Tevbe-istiğfar söz konusu olduğunda bu işi samimi olarak yapmak, ve Allah (c.c)’ın “Tevvâb” “Afüv” ve “Gafûr” yani tevbeleri çok kabul eden, çok affedici ve çok bağışlayıcı sıfatlarına sahip olduğunda tereddüt etmemek önemlidir.
Tevbeyi tamamlayan unsurlardan biri de günahı derhal terk etmesi ve bir daha ona dönülmemesidir. Kişi tüm pişmanlığına rağmen günahına devam ederse, onun bu halinin Tevbe değil sadece anlık bir pişmanlık olduğu anlaşılır.
Yüce Allah (c.c) tevbeleri kabul edeceğini belirtirken [Nisa, 4/27] kulları arasında bir ayrım ve istisna yapmamıştır. Kabule şayan olan Tevbe açıklanırken [Nisa, 4/17] de günahkârlar arasında bir ayrıma gidilmemiş, tevbelerin kabul edileceği vaad edilmiştir.
Allah (c.c) affetmeyeceği bir günah ve günahının büyüklüğü sebebiyle Tevbe kapısı yüzüne kapanacak bir günahkâr yoktur. İnsan onur ve haysiyetini yok edici suçlar olarak bilinen zina ve hırsızlık, bütün kötülüklerin anası sayılan içki gibi suçları işleyenler için de Tevbe kapısı açıktır. [Buharî, Hudûd,20 ve Müslim, İmân,104]
Başkalarının haklarına tecavüz edenler bundan Tevbe ettiklerine, önce o kişilerden helallik almalıdırlar. Çünkü burada kul hakkı söz konusudur ve onu affetme yetkisini Allah (c.c ) hak sahibine vermiştir. [Buharî, Rikâk,48]
Tevbe ve İstiğfar etmek için belli bir zaman ve mekan şart koşmamakla birlikte Kur’ân-i Kerim’de seher vakti Tevbe edenler övülmüştür. [Âl-i İmrân, 3/17] Peygamber Efendimiz (s.a.v), Allah (c.c)’ın, kullarını affetmek için gece dünya semasına tecelli edeceğini şöyle haber verir;
“Yüce Rabbimiz, her gece, gecenin son üçte biri kaldığında dünya semasına ine (Rahmet Nazarıyla Bakar) ve şöyle buyurur;
“Bana dua eden yok mu ki, duasını kabul edeyim! Benden bir şey isteyen yok mu ki, ona dilediğini vereyim! Benden mağfiret isteyen yok mu ki, onu bağışlayayım!” [Buhârî, Deavât,14]
Tevbelerin kabul edilemeyeceği bir an vardır ki bu da kişinin ölümünün gelip çattığı, canın boğaza geldiği andır. [Tirmizi, Deâvâti98]
Diğer taraftan Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in bildirdiğine göre, güneşin batıdan doğup yani dünyanın sonunun geldiği kıyamet günü iyice yaklaştığında, “Tevbe kapısı” artık tamamen kapanmış olur.[Müslim, Zikir,43]
Tevbe –İstiğfar ederken insan istediği ifadeleri seçebilir, yeter ki içten ve samimi olsun. Ancak pişmanlık ve af dileği en güzel sözcüklerle dile getirilmek isteniyorsa, o zaman sevgili Peygamberimizin ifadelerine bakmak gerekir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in dilinden “ Seyyidü’l İstiğfar” yani en güzel Tevbe – İstiğfar;
“Allah’ım, benim Rabbim sensin, senden başka ilâh yok.
Beni sen yarattın ve ben senin kulunum.
Ben gücüm yettiğince sana verdiğim söz üzereyim ve senin vaadine de güveniyorum.
Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım.
Bana olan nimetini itiraf ediyorum.
Günahlarımı da itiraf ediyorum.
Günahlarımı bağışla, çünkü günahları senden başka bağışlayacak hiç kimse yoktur” [Tirmizî, Deavât,15.]
Kaynak: Hadislerle İslam Cilt:2 Sayfa:93-102